top of page

Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Nedir?



1)Kaygı nedir?

Kaygı, bireyin sanki kötü bir şey olacakmış gibi hissettiği bir sıkıntı duygusu olarak tanımlanabilir. Bu duygu hafif bir tedirginlikten, panik derecesine varan yoğunluklarda yaşanabilir (Öztürk, 1981). Kaygı, hızlı kalp atışı, terleme, kas gerginliği, hızlı nefes alıp verme gibi duyusal-bedensel süreçleri etkilediği gibi, bireyin net biçimde düşünmesini engelleme veya sorunlarını çözmesini güçleştirme gibi zihinsel süreçlerini de etkiler


2)kaygı oluşumunda neler etkilidir?

Kaygının gelişimi genetik ve biyolojik etkenlerden, öğrenmelerden ve çeşitli deneyimlerden, yaşanılan ortamda karşılaşılan uyarıcılardan etkilenmektedir (Cloninger, 1988). Kaygının, genetik etkenlerle doğuştan mı geldiği yoksa çevresel etkenlerle öğrenilmiş mi olduğu konusundaki kuramsal tartışmalar günümüzde de sürmektedir. Ancak, bu konuda Spielberger (1966) tarafından ileri sürülen yaklaşım genel olarak kabul görmektedir. Spilberger'in iki durumlu kaygı yaklaşımında durumluk ve sürekli kaygı şöyle tanımlanmaktadır: Durumluk kaygı (state anxiety), kişilerin


3)Durumluk ve sürekli kaygı nedir?

Durumluk kaygı, kişilerin özel durumları tehdit edici olarak yorumlaması sonucu oluşan duygusal tepkidir. Sürekli kaygı ise, bireyin kaygı yaşantısına yatkınlığıdır. Buna kişinin içinde bulunduğu durumları genellikle stresli olarak algılama ve yorumlama eğilimi de denebilir. Sürekli kaygısı yüksek bireyler, durumluk kaygıyı da diğerlerinden daha sık ve yoğun yaşarlar (Aktaran: Özusta, 1995). Sürekli kaygı yaşayan bireyler birçok konuda; telefon açarken, alışveriş yaparken, hatta tatile çıkarken tanımsız bir sıkıntı hissetmektedirler. Durumluk kaygı yaşayan bireyler ise yalnızca özel durumlarda örneğin sınav kaygısı gibi, sınav oluncaya ya da sonucu öğrenilinceye kadar kaygıyı hissederler, diğer durumlarda hissetmemektedirler.


3)Kaygı hangi durumlarda psikopatolojik kabul edilir nasıl ölçülür?

Kaygı aslında her bireyde olması gereken bir şeydir. Çünkü kaygı diğer bir deyişle stres kişiyi harekete geçiren bir mekanizma görevi de görebilmektedir. Kaygının kişi üzerinde zararlı ve yorucu etkileri başladığı anda kaygı patolojik bir hal alır. Kaygı düzeyleri sınav kaygısı ölçeği, Hamilton Anksiyete Ölçeği, Beck Anksiyete Ölçeği gibi klinik testlerle ölçülmektedir.


4) Peki sınav kaygısı ile nasıl başa çıkabilirim?

Sınav kaygısı, ergenin kendisiyle ilgili yaşadığı kaygıların en önemlilerinden biridir. Türkiye'de yapılmış az sayıdaki araştırmanın bulguları, ergenlerin yüksek oranda üniversiteye girememe kaygısı yaşadıklarını ortaya koymuştur. (Yavuzer, 1992). Hatta öyle ki, 1985-86 yılında MEF Rehberlik ve Araştırma Servi- si'ne başvuran ve üniversite sınavına hazırlanan 5212 öğrencinin kaygı düzeyi, genel cerrahi hastalarının kaygı düzeyinden çok daha yüksek bulunmuştur. Bu öğrenciler "uyku uyuyamadıklarından", "kazanamazlarsa mahvolacaklarından", "yemek yiyemediklerinden", "hayattan hiç zevk almadıklarından" vb. şikayet etmişlerdir (Baltaş 1998). Araştırmalar, ergenlerdeki sınav kaygısının; sınav sorularını kavrayamama, okuduğu şeyleri o anda hatırlayamama gibi nedenlerle sınav öncesinde başlayıp gerçekçi olmayan tercihler yaparak istenmeyen programlara yerleşme gibi nedenlerle sınav sonrasında da devam ettiğini göstermektedir (Baymur, 1978; Kuzgun 1983).

Baltaş ve Baltaş'a (1997) göre sınav kaygısı ile sınavdan korkmak ayrı kavramlardır. Sınavdan korkan bir öğrenci, yaklaşan bir sınava göre zamanını programlayarak çalışır ve zaman içinde de korkusu azalır. Kaygı ise temelde, bireye rahatsızlık veren olayın kendisinden değil, olayın birey için taşıdığı anlamdan ileri gelmektedir. Birçok öğrenci, sınavla birlikte kendi kişiliğinin ve varlığının değerlendirildiğini düşünmektedir.

Yani bizim temelde müdahale edeceğimiz nokta kişinin işlevsiz gerçeği yansıtmayan düşünceleri olacaktır.

Tanıtılan Yazılar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page